Categories
Eleştri TC

Bir foto binlerce kelimeye bedel

Bu neyin sevinci beyler?

Categories
Eleştri Hobi Kişisel Yazılar Yorum

Deniz Feneri komedyası

Ortalık çok fena karıştı, Cem Yılmaz’ın gora da Erşan Kuneri karakteri ile söylediği gibi “olay köşkte geçiyor; ahçı uşağa, uşak bahçıvana, bahçıvan şoföre, şoför uşağa, sonra hepsi uşağa” Herkes birbirine girdi. Ben bu olayda tek gördüğüm AKP’ nin köşeye sıkıştığı ve bu sıkışmışlıkla saçma açıklamalar yapmaya ve yaptırtmaya başladığı…

İlk olay, sanıklardan biri “diğerine, başbakana verilmek üzere parayı teslim ettiğini” söylüyor. Sonra diğeride bunu doğrulayarak “Parayı başbakan a teslim ettim” diyor. Ardından dün ağız değiştirip “Ben başbakana para teslim etmedim, kayıtlara geçsin!” diyor. Hehe… “Parayı aldın yani, köftehor!” diyorum içimden…

İkinci olay, Deniz Feneri dernek başkanı çıkıyor lojistik merkezinde basın toplantısı yapıyor. Açıklamalarında “bizim almanya da ki dernekle ilgimiz yoktur!” diyor. Sonra bu söylediğini kendi kendini yalanlayarak “Almanyadaki derneğe dava açıldığında derneğimiz üç ay süren denetlemeye alınmıştır ve almanya deniz feneri derneği ve kanal 7 televizyonu ile ilişkilerimiz bir usülsüzlük bulunmadığı sonucuna varmıştır” diyor… Yani hem ilişkin yok hem de olmayan ilişkide herşey usülüne uygun…

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…

Categories
Eleştri Yorum

Bebeklerde Bıngıldak, Medya

Başlığı okuduğunuzda anlamsız 2 konu başlığı gördünüz…

Bir bebek beklediğimiz için bebeklerle ilgili programlar daha fazla ilgimizi çekmeye başladı… Hangi kanalda bir bebek ya da bebek programı görsek izliyoruz… O kadar kaptırıyoruz kendimizi hangi kanalda olduğumuzun bile farkına varmadan izliyoruz.

Hafta sonu öğleye doğru, TV kanallarında gezinirken kocaman “Bebeklerde Bıngıldak” yazısını görünce hemen izlemeye başladık… Geçenlerde Başak ve Umut Kuzenlerimin bebeği dünya gelmiş, ziyaretine gitmiştik. Ziyaret sırasında eşim mesleki bilgilerinden faydalanarak bebeğin başıyla fazla oynanmasının sakıncalı olabileceğini söylemişti. Bu nedenle de konu daha fazla ilgimizi çekmişti.

Programın adı “Minik Misafir”di. Altta sürekli olarak “Bebeklerde Bıngıldak” yazısı kalıyor arada bir de konuşan şahsın kim olduğuna dair bilgi yazısı “Prof. Dr. Hakan ŞATIROĞLU” ekrana geliyordu…

“Bıngıldağı hafifçe elimizle kontrol edip, erken kapanması durumunda hemen bir hekime başvurmalıyız… ” Sayın profesör bıngıldak konusunu anlatırken sanki konunun bir parçasıymış gibi şunları söylemeye başladı:

“Doktorlar zaten durumu sürekli kontrol edeceklerdir. Aslında biz çok şanslıyız, çok güzel bir sağlık sistemimiz var… Her ne kadar basında, orada burada sadece sağlık sistemimizin kötü yanları, acil servislerde yaşanlar, sağlık skandalları gösteriliyor olsa da sağlık sistemimiz çok iyi… Özellerden hiç bahsetmiyorum, her mahallede sağlık ocağımız var… Daha iyi anlatabilmek için bir karşılaştırma yapayım. Örneğin bizde 20.000 kadın doğum uzmanı var bu sayı nüfusu 65 Milyon olan İngiltere’de 5.000 dir… Ayrıca 70.000 civarında pratisyen hekimimiz var ki bunlar sağlık sistemimizin asıl neferleridir… Hastaneler artık yataklı hizmet veren yerlerdir… Diğer sağlık sorunları 1. kademe dediğimiz sağlık birimlerinde pratisyen hekimlerimiz tarafından giderilmektedir… Bir sorun olduğu zaman hemen mahallemizde bulunan sağlık ocağına koşabiliriz… Yoksa mutlaka yan mahallede vardır, oraya gidebiliriz… Sağlık ocağına gittiğimizde herşey ücretsiz olarak yapılır…”

Sonra tekrar bıngıldak konusuna döndü…

“Bıngıldak çok önemlidir…”

Eşim’e döndüm ve “Ne anlattı şimdi bu adam.” dedim… Sonra ikimizde aslında AKP yanlısı bir televizyon kanalı olan “Kanal A” izlemekte olduğumuzu adamların çaktırmadan programların içlerine hükümet propangandaları yerleştirdiğini anladık…

Konuşan bir profesördü… Önemli bir konuda bilgi verecekti… Tüm algılarımızı bu zatı dinlemek üzere açmış anlattığı her şeyi ön yargılarımızı devre dışı bırakmış olarak alıyorduk. Propanganda sırasında bizde de tüm diğer insanlarda olacağı gibi “Gerçekten çok şanslıyız, aslında sağlık sistemimiz çok iyi…” fikri oluşmuştu.

Görülüyorki bu insanlar gerçekten büyük bir medya gücüne sahip ve bunu akıllıca kullanıyorlar… O kadar akıllıca ki sizi yumuşak olduğunuz noktalardan yakalayıp, beklemediğiniz anda düşüncelerini empoze ediyorlar…

Şu kadar lafın üstüne tek şunu söylemeliyiz…

Duyduğunuz her şeye inanmayın… Araştırın, sorgulayın… Oy verirken geleceğinizi şekillendirdiğinizi unutmayın…

Mesela bu sayın profesörün verdiği rakamlara bakalım. TÜİK sitesine girip ilgili istatistiklere baktım… Nedense istatistiklerde 2007 yılı yoktu… Bu nedenle 2005 ve 2006 rakamlarına bakalım…

“70.000 Pratisyen Hekimi Var!”

PRATİSYEN HEKİM SAYISI (2005) : 53.595
PRATİSYEN HEKİM SAYISI (2006) : 56.701

Artış 3.106. Yani iyimser bir hesapla pratisyen hekim sayımız 66.000 olmuştur… 70.000 demek ya da 70.000 civarı demek bile büyük bir yalandır… Üstelik istatistiklerde böyle bir rakam olmadığına göre birilerinin bu rakamları sayın profesöre verip söylettirdiği ortaya çıkıyor…

“20.000 Kadın doğum uzmanı var!”

UZMAN HEKİM SAYISI (2005) : 53.103
UZMAN HEKİM SAYISI (2006) : 57.882

Artış 4.779 kişi. Yine iyimser bir hesapla uzman doktor sayımız. 68.000 olmuştur. Hadi 12.000 de benden 80.000 adet uzman doktorumuz olsun. Yani her 4 doktordan biri Kadın doğum uzmanı… Bir hastaneye gittiğinde elini sallasan kadın doğum uzmanına çarpar…

TUİK yapmamımış ama ben ayak üstü bi istatistik çıkartayım. 70.000 pratisyen hekim demek ortama 1.000 kişiye bir pratisyen düşüyor demek. 80.000 uzman doktor demek ortalama 900 kisiye bir uzman doktor düşüyor demek… Konu uzman doktor olunca 10 farklı uzmanlık olduğunu düşünseniz bir uzmanlık dalındaki doktora ortalama 90.000 kişi düşecek demektir… Bu yaptığım istatistik tabi ki bilimsel ya da gerçek değil… Ama kafamızda bir resim oluşturmuştur her halde…

Sayın profesörün İngiltere ile ilgili verdiği rakamlara ulaşamadım… Ama yukarıda rakamlarla yarattığı imaj benim için yeterli oldu…

İşte bu yüzden Aldatma ve Kandırma bu partiden sorulabilir..

Referanslar:
http://www.tuik.gov.tr/
http://www.statistics.gov.uk/

Categories
TC Yorum

Ergenekon

Sistemini kuranlar, sistemlerini korumak için her türlü yola başvurabilirler. Bunu yapmakta haklı olduklarından söylemiyorum… Bunun bir refleks olduğunu bildiğim için söylüyorum…

AKP bir yandan ufak ufak sistemi değiştirirken, bir yandan da kendi kurmakta olduğu sistemi korumak için bozduğu sistemi koruma girişimlerini güçlenmeden, doğmadan yok etmek için girişimlerde bulunuyor…

İşte “Ergenekon” bunun adı…

Ergenekon hepimizin bildiği gibi bizim doğuş destanımız aslında… Binlerce yıl içinde kaç kez küllerimizden tekrar doğmadık mı? O zaman bu operasyona bu adın verilmesi neden olabilir…? Kendilerince mantıklı bir açıklamaları vardır elbet. Aman benim anladığım kadarıyla ümmet-millet savaşı veriliyor… Türk Milletinin doğuşunu anlatan destanın adı, Türk Milletini arap ümmetine dönüştürmenin savaşına isim oluyor…

Bakmayın siz onların meydanlarda “Ne mutlu Türküm diyene” diye bağırmalarına. Onlar aslında içten içen arap tebası olma yarışındalar…

Bu yarışı sürdürürken yapılan gözaltılara baktığımızda, bir tane Türk olmaktan gurur duymayan, Türkiye Cumhuriyeti için çalışmaktan geri durmayan kişi var mı?

Ben sayımızın hala onlardan daha çok olduğunu biliyorum. Endişem: olay tehlikeli boyutlara ulaşacak. Bu kaçınılmaz. Bu bir refleks. Onlar yıkmaya çalışırken, bizler sistemimizi koruyacağız.

Categories
Eleştri Yorum

Türk dizileri

Emperyalist devletler, yaşayabilmek için başka devletleri sömürmek zorundadır. Bu işi yaparken kaynak olarak kullanılacak devletin olabildiğince küçük parçalara ayrılıp sömürülmesi yolu çok makbuldür.

Yugoslavya, Sovyetler Birliği, Irak, Çekoslovakya ve daha niceleri hep bu tezgah sonucu artık yok…

Peki bu milletlerin elleri armut mu topluyordu da emperyalist güçler emellerine rahatça ulaşabildi? Tabi ki hayır. Sadece uyuşturulmuşlardı.

Daya televizyonu, daya diziyi, daya yarışmayı… Taktik hep aynı…

Bir ara bizde de bir çok pembe dizi bu amaç için kullanıldı… Etkili olmadığını düşünebilirsiniz ama elimizden alınan şeylerin yavaş yavaş farkına varmaya başlayacağız. (Tabi önce gaflet uykusundan uyanmamız lazım…)

Tabi bu pembe diziler sadece bizde değil bize yakın kültürlerde de kullanılmak istendi. Ancak, pembe dizilerde bir sıkıntı vardı. Müslüman milletler üzerinde etkisini beklenen hızda göstermiyordu. Çünkü bizim kültürümüzden çıkmıyorlar, bizim örf, adet ve anenelerimize ters düşüyorlardı.

Aradan uzun bir süre geçti… Sonra nasıl olduysa birden ülkemizde dizi sektörü patladı. Her kanalda günde 3-5 dizi yayınlanır hale geldi. Yabancı pembe dizilere alternatif yaratılmıştı. Daha sonra bu diziler komşu Arap ülkeler ve Türki cumhuriyetlerde gösterlimeye başlandı. Hatta kardeş ülke Azerbeycan’da Türkçe değil dublajlı olarak izletilmesi konusu bile tartışıldı.

Herkes dizilerdeki karakterleri yaşamaya, onların dertlerini dert bilmeye, çalışma saatlerinde bile olayları irdeleyip tartışmaya başlamıştı… Cebindeki para gizlice alınıyormuş… Koy götüne, rahvan gitsin… Kimin umurunda. “Ferhunde .r..p.s. Şevket’i aldatıyormuş, yazık Şevket harcanıyormuş. İstese Sedef verirmiş ama treni kaçırmış… Ama Ferhunde’nin foyası ortaya çıkınca tekrar bi şans olabilirmiş…” Kardeşim sen bunların tartışırken ayağındaki donu bile satıyor birileri… Mutfağındaki un başka taraflara akıtılıyor… Haberin yok…

Senin neyden haberin var… Hükümetin yaptığı yakacak yardımından, yiyecek yardımından… Ne iyi hükümet değil mi?

Bence artık uyanmanın vakti geldi… Silkelenin ve kendinize gelin. Hepimizin içinde olduğu bu durumunda tek sorumlusu AKP ve politikalarıdır… Yaşadığınız hayatın boktanlığından AKP sorumludur. Yine bizden topladıkları paralarla yaptıkları yardımlara kanmayın… 5 alıp 1 verenlere aldanmayın…

En başta saydığım ülkelerin arasında bizlerin de isimlerinin sayılmaması için TV izlemekten daha faydalı şeyler yapmaya başlamamız lazım… En azından zamanınızı öldürmeyin. Haber, tartışma programı izleyelim…

Hiçbir şey yapamıyorsak bile kapatalım televizyonu, sevdiklerimizle vakit geçirelim, sohbet edelim…

Kesinlikle “Yaşadığımızın farkına varacağız…”

Categories
Eleştri Kişisel Yazılar

Eskişehir Odunpazarı Evleri ve Burhan Altıntop

Şu Burhan Altıntop alem adam…

Geçen ‘Avrupa Yakası’ izliyorum. Bir sahnede bir haber programı çekimi yapılıyor. Spiker kız soruyor buna. Bu da anlatıyor. ‘Odunpazarı evlerini nasıl harabe durumdan kurtarıp, bugünkü güzel görünümlerine getirdiklerini’

Konuyu bilen biri olarak içimden atma Burhan din(!) kardeşiyiz diye düşündüm…

Burhan DollarAma böyle kaypak ve çıkarları için biricik anneciğini satabilecek bir adamdan başka ne beklenebilir ki!

Neyse ki bu karakter hayal mahsulü ve insanların kolay kandırılıp oylarının çalınamadığı bir ülkede yaşıyoruz…

Allah’tan neyse ki!!!

Zaten öyle olmasa AKP hükümeti Cumhuriyetimizin kazanımlarını nasıl korur(!) ve daha ileriye(!) götürebilirdi ki. Onlara ne kadar teşekkür(!) etsek azdır… Ben sabah akşam günde 40 posta teşekkür ederiyorum. Allah razı(!) olsun diyorum…