Categories
Müzik Şarkı Sözü Sosyal

R.E.M – The One I Love

Bu hafta stüdyoda bunu mu çalsak?

This one goes out to the one I love
This one goes out to the one I’ve left behind
A simple prop to occupy my time
This one goes out to the one I love

Fire (she’s comin’ down on her own, now)

This one goes out to the one I love
This one goes out to the one I’ve left behind
Another prop has occupied my time
This one goes out to the one I love

Dinlemek için… http://fizy.org/y5S-nt4-kwq@

Categories
Eleştri Sosyal TC Yorum

2B Arazileri satılamaz

TEMA logo

Bildiğiniz gibi AKP cumhuriyetimizin ne kadar kazanımı varsa yerle bir etmeyi, varlıklarını yandaşlarına peşkeş çekmeyi geldiği ilk günden bu yana sistematik bir şekilde arttırarak devam etmektedir… Kendilerinde bu güveni nerden buluyorlar bilinmez ama şu noktada Allah korkuları olmadığı kesin…

Bir hata yapılmıştır ve bir arazi orman niteliğini yitirmiş olabilir… Bu hatayı telefi etmenin yolu o araziyi satmaktan mı geçer? O araziye tekrar orman niteliği hadi geçtim, yeşil alan niteliği kazandırılamaz mı? İlla ki birilerine satıp elden çıkarmak mı gerekir?

İçinde azıcık Allah korkusu olan insanlar böyle davranamaz değil mi?

İşte bu konuya dikkat çekmek, kamuoyu oluşturmak için TEMA‘nın bir imza kampanyası var.

Siz de kampanyaya katılarak konuya duyarlılığınızı gösterebilirsiniz.

İmza kampanyasına http://www.tema.org.tr/2B/ adresinden katılabilirsiniz…

Not: söylemeden edemiyeceğim. Konu hassas bir konu ama imza formunda doğum tarihi ve eposta bilgisi gibi kişisel bilgilerin istenmesi ve formun altında kafadan işaretli olarak gelen “TEMA Vakfı Haber Listesine Katılmak İstiyorum” seçeneğinin bulunmasını ahlaki olarak yanlış buluyorum…

Categories
Çalışma Hayatı Sosyal

Fırtına çıktığında uyuyabilirim!

Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı. Yerleştikten sonra ilk işi bir yardımcı aramak oldu. Nihayet çelimsiz bir adam işi kabul etti. Adamın haline bakıp “çiftlik işlerinden anlar mısın?” diye sormadan edemedi. “Sayılır” dedi adam, “fırtına çıktığında uyuyabilirim.”

Bu ilgisiz sözü biraz düşündü, sonra boş verip çaresiz adamı işe aldı. Haftalar sonra bir gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusuyla uyandı. Adamın odasına koştu: “Kalk, kalk! Fırtına çıktı.” Adam yatağından doğrulmadan mırıldandı: “Boş verin efendim, gidin yatın.”

Çiftçi adamın rahatlığına çıldırmıştı. Ertesi sabah ilk işi onu kovmak olacaktı. Dışarı çıktı, saman balyalarına koştu. Aaa! Saman balyaları birleştirilmiş, üzeri muşamba ile örtülmüş, sıkıca bağlanmıştı. Ahıra koştu. İneklerin tamamı bahçeden ahıra sokulmuş, ahırın kapısı desteklenmişti.

Tekrar evine yöneldi; evin kepenklerinin tamamı kapatılmıştı. Çiftçi rahatlamış bir halde odasına döndü, yatağına yattı.

Fırtına devam ediyordu. Gülümsedi ve gözlerini kapatırken mırıldandı: “Fırtına çıktığında uyuyabilirim.”

Categories
Teknik Yazılım

Unable to step

Sanırım ölümüm Visual Studio yüzünden olacak. Garip hatalar silsilesine yeni bir tane katıldı…

unable-to-step

Yarı Türkçe, yarı İngilizce bir garip mesaj… Debug ederken pat diye karşıma çıktı… Anlayabilene aşkolsun…

Kurtarımız Google’ da kısa bir aramadan sonra debugger hatası ile ilgili bir çözüme ulaştım…

Orjinal metin şöyle:

Unable to step. The operation could not be completed. A retry should be performed.

Thanks to the help of one extremely helpful customer, I was able to identify the problem last night. This is a bug in the debugger. There is a race condition that happens when all of the following are true:

Script debugging is enabled in IE
User is debugging IE and another process
The other process stops (hits breakpoint, step operation completes, stops at an exception, etc) at a moment when IE is not running script code
IE starts running script code at roughly the same moment that the user hits F10/F5 in Visual Studio. The most likely reason for this to happen is that the code from ‘setTimeout’ is run, but I am not a JScript expert, so I am sure there are other possible reasons as well.
Now that we have finally found the cause, we are going to work on getting a fix into future versions of Visual Studio. I will try my hardest to get this into Visual Studio 2008 SP1.

In the mean time, there are a couple of work arounds which you can try:

1. If you hit this problem, I believe you could detach the debugger and then re-attach.

-or-
2. This problem happens when debugging ASP.NET and when script debugging is enabled in IE. If you disable script debugging in IE, or toggle it on and off when switching between debugger server-side and client-side problems, you would be able to work around the issue.

-or-
3. If your web application is using setTimeout, you may be able to avoid or at least reduce the problem by doing something to ensure that script runs less often. This could mean increasing the timeout value, or this could mean adding conditions around when setTimeout is used.

Thanks to everyone’s help and we are sorry that you are experiencing this issue,

Gregg

Kaynak: http://social.msdn.microsoft.com/Forums/en-US/vsdebug/thread/2320a943-d52d-437a-abec-6f1e9f929b52/

Categories
Eleştri Sosyal

Tutumlu olmak

Öncelikle Yazıyı paylaşan Aslı arkadaşıma teşekkür ederim… Bir başlığı yoktu… Özür dileyerek bir başlık koydum…

Tutumlu olmak

long_rice-id279Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu .

Çocukluk iste,

-Aman babaanne, bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi?

Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.

– Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar. Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?’

Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti. Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain’ in proposlarini okuyorum. Birden irkildim. Babaannemi hatırladım.

Alain, “bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa karşı ihanet etmiş olur.” diyordu. İlave ediyordu.

“Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın teri, göz nuru, el emeği vardır” diyordu.

On dokuz yıl evveldi. Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.

‘Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın, yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç çelik sanayisine yardımcı olun’ diyordu.

Doğrusu hayretler içinde kaldım. Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir. Birçok eşya üzerinde’ İsveç çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı. İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor, gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre’de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur. ‘Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek. Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.’

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır. Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir.. Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler.

Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.

Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar. Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;

“Şu andan itibaren” der, “Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim. Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.”

Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok.

Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm. Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak…

*Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan bos yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla, yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?
*Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür.Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki, İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır.
Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,
Bir komutan bir orduyu,
Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..

Maddi durumumuz ne olursa olsun, ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız. Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.

(ALINTI – Yazarı Bilinmiyor)

Categories
Bilgisayar Internet Teknik Wordpress

WordPress Content Editor Upload/Insert Image kayboldu!

ss-2WordPress 2.7 ye yükseldik… Bunu yaparken 2.6 yükselirken kaybolan imaj ve video, ses ekleme fonksiyonun geri geleceğini umuyordum… Ama geri gelmediler… 🙁

Sonra wordpress forumda biraz araştırınca bu sorunun yüklenmiş 2.6 ve 2.7 ile uyumsuz bir eklentiden kaynaklanabileceğini okudum… Sonradan bir şablon ile yüklenmiş bir eklentiyi kapatınca sorun düzeldi…

Artık yazılarıma imaj ekleyebileceğim…

Categories
Eleştri Sosyal TC Yorum

Ebleh yerine koymak yasaktır

bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir. site içeriği küçükler için sakıncalı olabilir. yazılardan yazarları sorumludur. kaynak göstermeden alıntılanamaz. devlet tarafından atanmış bir kurumun internet üzerinde kimin hangi bilgiye ulaşıp ulaşamayacağına karar vermesi insan haklarına aykırıdır. web siteleri kullanıcıların istekleri doğrultusunda bağlandıkları yerlerdir. kullanıcılar isterlerse bir web sitesine bağlanmayabilirler. bu güçleri ve imkanları mevcuttur. bir kullanıcı bir siteye bağlanmak istiyorsa bu onun tercihi ve hakkıdır. bağlanmak istemiyorsa bu yine onun tercihi ve hakkıdır. halkın kendisine hizmet etmesi için görevlendirdiği kurumlar hadlerini aşıp halka neye ulaşıp ulaşmayacağını bilmeyen cahil cühela muamelesi edemezler. ebeveynlerin çocuklarını sakıncalı içeriklerden koruması için çok sayıda bedava ve ücretli yazılım mevcuttur. bu yazılımlar bir web tarayicisini kullanmaktan daha karmaşık teknik bilgi gerektirmemektedir. devletin milletini küçük düşürmesi ve ebleh yerine koyması yasaktır.

copyright © 1999-2012 sourtimes entertainment

Teşekkürler sourtimes

Categories
Sosyal Yorum

Barbar Türkler

Bize barbar adını takanlar. Kişi karşısındakini kendi gibi bilirmiş…

Kendini savunma hakkını kullanan milletler sizden olmadığı sürece barbardır, çağ dışıdır, vahşidir…

Ama biz barbar değiliz. Milattan sonra 730 lu yıllarda ne güzel anlatmışız:

“Üze Tengri basmasar, asra yer telinmeser, Türk Bodun ilining torugin kem artati, udaci erti.”
[Bilge Kağan, Orhun Yazıtları]

“Üzerimize kılıç çekilmedikçe, ülkemize saldırılmadıkça, milletimiz cefa çekmedikçe, bizden kimseye zarar gelmez.”

 

Bu konu da Barış Manço’yla ilgili de bir anektot mevcut.

Barış Manço Fransa’da bir televizyon kanalının canlı yayınına konuk olmuştur. Karşısındaki spiker küstahtır ve Barış Manço ile sürekli dalga geçmektedir. “İşte Türk, yani barbar, vahşi vs…” şeklince cümleler kurmaktadır. Barış Manço daha fazla dayanamaz ve spikere:

“Yanınızda kâğıt para var mı?” diye sorar! Bu soruya spiker şaşırır ve “Evet var ama ne olacak” der. Barış Manço ısrar edince spiker cebindeki kâğıt paraları çıkartır. Bu olaydan az önce Barış Manço canlı yayında “Anahtar” adlı şarkısını söylemiştir. Bu şarkının bir bölümü şöyledir: “Beş Akif- bir Saat Kulesi, iki Kule-bir Fatih, beş Fatih-bir Mevlana, İki Mevlana-bir Sinan” (Barış Manço / Anahtar şarkısı / Darısı Başınıza Albümü / 1992). Bu şarkı bir matematik sorusudur ve şarkıda adı geçen kişiler o dönemdeki Türk parası olan banknotların arkasında fotoğrafı olan kişilerdir…

Barış Manço spikere sorar:

“Bu paranızda fotoğrafı olan kişi kim?”

Spiker: “General.”

Barış Manço diğer paralardaki fotoğrafları olan kişileri de sorar, spikerin verdiği cevaplar hep aynıdır,

Spikerin bu “falanca General, falanca Amiral, falanca Komutan” cevabından sonra, bu sefer de Barış Manço cebinden Türk paralarını çıkarır…

Barış Manço der ki:

“Bu parada fotoğrafı olan kişi Mehmet Akif Ersoy’ dur. Şairdir…

Bu fotoğraftaki kişi Mevlana’ dır. Düşünürdür…

Bu paradaki fotoğrafı olan kişi Fatih Sultan Mehmet’ dir. Adaletin sembolüdür…

Bu paradaki kişi ise Atatürk’ tür. “Yurtta barış, dünyada barış” diyen kişidir. Bizim paralarımız bunlar. Biz Türkler ince ruhlu, kibar, medeni insanlar olduğumuz için paralarımızın arkasına şairlerimizin, düşünürlerimizin, bilim adamalarımızın fotoğraflarını bastık…

Siz Fransızlar kendiniz barbar, vahşi olduğunuz için paralarınızın arkasına hep savaş Adamlarının fotoğraflarını basmışsınız!” der…

Barış Manço’ nun bu müthiş cevabından sonra televizyon yöneticileri canlı yayını keserler ve spikeri yayından alırlar, başka bir spiker yerine gelir ve canlı yayın yeniden başlar, yeni spiker Barış Manço’ dan ve Türklerden özür diler…