Çok özledik seni Eskişehir…
Yakında buluşacağız…
Çok özledik seni Eskişehir…
Yakında buluşacağız…
TDK her zaman beni çok güldüren işler yapmayı başarmış bir kurumdur.
Özellikle yabancı kelimelere bulduğu Türkçe karşılıklar evlere şenliktir. Özellikle e-posta gruplarına üye olduktan sonra her gün başka bir eğlence yaşatmaya başladılar…
En çok dikkatimi çeken yabancı kelimeler şunlar oldu:
Neden inatla yabancı bir ülkede bulunmuş ve orada isimlendirilmiş bir nesneye başka bir isim vermeye çalışırlar anlamam. Alırsın yabancı kelimeyi alfabemize uymayan harflerden arındırır mevcut okunuşu ile kullanırsın. Daha ötesine kasmaya ne gerek var. Sadece komik oluyor, daha öteye geçmiyor.
Eşşek kadar adam oldun hala oyun oynuyorsun diye düşünüp söyleyemeyenlere inat bilgisayar oyunu oynamaya devam edeceğim…
Tanıyanlar bilir, özellikle gerçek zamanlı strateji oyunlarını takip etmeye ve fırsat buldukça oynamaya çalışırım…
Sıra bazlı strateji oyunları ile zaten bu kategorideki oyunları (Centurion, Civilization, Colonization, Dune) oynamayı çok seviyordum. Eş zamanlı oyunların gelişmesi ile sevgi vazgeçilmez bir tutkuya dönüştü. Bir çok oyun oynadım (Red Alert, Warcraft, Starcraft, Age Of Empires vb.) ama hiç biri şu ana kadar Company Of Heroes™ oyunundan aldığım tadı bana vermedi. Oyunun yeni versiyonu Company Of Heroes™ Opposing Fronts™ ise mevcut oynanabilirliği bozmadan yeni taraflar ve üniteler ile zevki bir kaç kat daha arttırdı.
Ama kabul etmek gerekirki uykusuz geceler boyunca gün ışıncaya kadar yapılan Red Alert savaşlarının tadı tadı hala damağımdadır.
Oyundan bazı görüntüler:
İnanmam böyle hurafelere… Besmelemi çektim güne başladım… Maşallah çok da güzel bir gün geçti… Kod yazarken döktürdüm yine 😛
Paranoyakça gelebilir ama neden 13 Cumartesi ya da pazar değilde ‘Cuma’. Yoksa bu da haçlı zihniyetinin müslümanları ve müslümanlığı kötü göstermek için uydurduğu bir zırva mı?
Ufak bir google araştırması sonucu öyle olmadığını anladım
Bkz: Friday The 13th
Şu Burhan Altıntop alem adam…
Geçen ‘Avrupa Yakası’ izliyorum. Bir sahnede bir haber programı çekimi yapılıyor. Spiker kız soruyor buna. Bu da anlatıyor. ‘Odunpazarı evlerini nasıl harabe durumdan kurtarıp, bugünkü güzel görünümlerine getirdiklerini’
Konuyu bilen biri olarak içimden atma Burhan din(!) kardeşiyiz diye düşündüm…
Ama böyle kaypak ve çıkarları için biricik anneciğini satabilecek bir adamdan başka ne beklenebilir ki!
Neyse ki bu karakter hayal mahsulü ve insanların kolay kandırılıp oylarının çalınamadığı bir ülkede yaşıyoruz…
Allah’tan neyse ki!!!
Zaten öyle olmasa AKP hükümeti Cumhuriyetimizin kazanımlarını nasıl korur(!) ve daha ileriye(!) götürebilirdi ki. Onlara ne kadar teşekkür(!) etsek azdır… Ben sabah akşam günde 40 posta teşekkür ederiyorum. Allah razı(!) olsun diyorum…
Yeni makinemle çektiğim ilk fotoğraflardan bir kaç örnek:
Tek kelimeyle çok güzel… Aslında biraz daha para vermeyi ve Amerikadan getirtmeyi başarabilecekler için bu kitin içine çanta + 70-300 lens + SB 600 flaş dahil etmek işten bile değil… Ama benim için bu bile çok aslında… O yüzden bo…u çıkarmaya gerek yok diye düşündüm…
Tabi buradan bu güzel makineye sahip olmamda katkıları bulunan Yalçınlar’a bir kaç çift lafım var.
Şu kadar para verip alıyoruz bu aletleri… Çok mu zor bunun yanında ufak tefek aksesuar vs. vermek… Biraz geniş düşünüp alıcıyı çekmeye çalışsanız ayağımız size alışır fotoğraf baskılarımızı da sizde yaptırırdık… Ama sizin fotoğraf makinesi ile birlikte bir SD bellek kartını bile müşteriye çok görüyor olmanız beni üzdü…
Bunu da buradan belirteyim… Eee artık ne yapacağız… Şu kadar lafın üstüne gidip aksesuar, bellek kartı, fotoğraf baskısı gibi ihtiyaçlarımızı sizden başka bir yerde karşılayacağız… Tüm soranlara da ben buradan aldım ama siz başka bir yerden alın diyeceğiz…
Oldum olası fotoğraf çektirmeyi sevmemişimdir. Hep vizörden bakan olmayı severim.
Kuzenimin hediye ettiği zenit fotoğraf makinesiyle çıktığım bu yolda Şah Rıza dostum ilk adımlarımı atmama yardımcı olmuş ve temel fotoğrafçılık bilgilerini vermişti (Ocak 2000)
Sonrasında üniversite yıllarında Erdem ÇETİNTAŞ hocamın katkılarıyla bir kaç adım daha atmıştım…
Nedense her zaman fotoğraf benim için videodan önemli olmuştur… Anı durdurmak ve saklamak… Sanırım nedeni bu… 🙂
Artık daha severek daha kolay bu sevdamın peşinden gidebilirim. En sonunda kendime güzel bir dijital fotoğraf makinası aldım. Tabi bunda eski şirketim i-con un ödemediği paralarımı aylar sonra kanun zoru(!) ile alabilmiş olmanın katkısı çok büyük.
He he tabi artık güzel bir makineye sahip olduğumuza kötü çekilmiş fotoğraflara “35mm amatör makineyle bu kadar çekiliyor” bahanesiyle yaklaşamıyacağız…
Netice olarak amaç fotoğraf çekmek… Anı durdurabildikten sonra makine eski olmus, fotoğraf kötü olmuş çok da umrunda olmamalı insanın… Sadece görmeli ve deklanşöre basmalı…
Merhaba arkadaşlar…
Uzun zamandır kendime içimi dökecek bir site yazmayı başaramadığımdan hazır bir uygulama kullanmaya karar verdim. Boş kaldıkça yazarım artık… İnşallah sizlerde okursunuz…
Yazmak genellikle zordur. Pek sevmeyiz yazmayı… Ama aslında konuşamadığımız zamanlarda derdimizi anlatmanın uygun yollarından biri değil midir…?
Ben günlüğüme “söz uçar yazı kalır!” diyerek başlayacak ve kişisel tarihime notlar düşmeye çalışacağım. Bu notları düşerken de birşeyleri paylaşmak amacından başka bir amacım da olmayacak…
Birileri okur da kendine bir hisse çıkartırsa ne mutlu bana…
Not: Yazım hatalarını görmezden gelin lütfen, bilmemezlikten değil. Dikkatsizlikten efendim…