Denizli’de arastirma yapmak icin kamp kuran bir grup universite ogrencisi, kamp yakinina tuneyen bir Denizli horozunun sabahin erken saatlerinde yuksek sesle otmesinden cok rahatsiz olmuslar…
Sabahin korunde ortaya cikan horoz, once dikleniyor, sonra dakikalarca otuyormus… Tabii ekipte ne uyku ne de huzur birakmiyormus. Sonunda sabirlar tukenmis…
Susturmak icin baslamislar horozu kovalamaya… Horoz onde… Gencler pesinde…
Mahalle arasina dalmislar… Kovalamacayi goren, fakat bir anlam veremeyen yasli dede, seslenmis:
– Hey, evlatlar!.. Bu zavalli horozu niye urkutuyorsunuz?..
– Dede, sabahin korunde otmeye basliyor, kampi ayaga kaldiriyor. O yuzden basini kesecegiz!..
– Yaziktir evladim yapmayin!.. demis ihtiyar, birakin, ben onun sesini keserim, bir daha da rahatsiz etmez sizi…
Gencler bunun uzerine kovalamayi birakmislar.
Ertesi sabah, hafif gak – guk sesleri disinda horozdan kayda deger hicbir ses cikmadigini gorunce de sasirip dedeye kosmuslar:
– Yahu dede, ne yaptin da bu horozun sesini kestin?..
Ihtiyar gulmus:
– Kicina zeytinyagi surdum. Horoz kabararak otmeye yeltendiginde, gerisi tutmuyor ki kuvvet alsin… Ancak gak – guk edebiliyor…
Kissadan hisse:
Arkan saglamsa, istedigin kadar kabarir, diklenir, sozunu dinletirsin.
Arkan bir gevsemeye gorsun, ancak gak-guk edersin…
Ahmet Metin ÇİFTÇİ’ ye teşekkürler…